Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşamaya Çalışıyorum

Resim
  Son yazıyı yazalı epey bir zaman olmuş. İşten güçten kafamı kaldıramadım bir türlü. Yaz sezonu olduğu için ve hiç bir iş yerinde de eleman tam olmadığı için, bir birimizi idare etmek zorunda kaldık. Nefret ediyorum insanların emeğini sömüren, bu tip iş yerlerinden veya dinazorlaşmış kurumlardan. Ne demek eleman eksik, ne demek bir birimizi idare edelim. Ben buraya senin işlerin yürüsün, seni idare edeyim diye mi geliyorum. Bu nasıl bir yüzsüzlük, nasıl bir pişkinlik, nasıl bir utanmazlık. Geçimimi sağlamak için, isteyerek gelmediğim dünyada, sırf hayatımı devam ettirebilmek için geliyorum o iş yerine. Hoş senin verdiğin 3 kuruşla devam da etmiyor ya o hayat, işte birde seni idare edeyim. Aman sen çok kazan, işlerin bozulmasın. Yaşamaya yüzüm yok zaten de, bu memlekette hiç yaşayasım gelmiyor arkadaş. Nerede toplama, süprüntü, elek altı insan varsa, bu coğrafya ya toplanmış. Mikrop yuvası resmen.   Hoş hali hazırda çalışmayı seven bir insan değilim ama böyle emeğim gasp edilince de, g

İşe Girişlerde Sağlık Raporu Karmaşası

Resim
Geçen yazımda, a101 de iş başlayacağım ı yazmıştım. Klasik prosedürler gereği, bir takım evrak toplamam gerekti. Sabıka kaydı, nüfus kayıt örneği, foroğraf, anlaşmalı bankadan hesap açtırmak, noter tasdikli diploma, sağlık raporu derken, deli dana gibi koşturmak bana düştü. Hemen hepsini topladım, buldum buluturdum ancak, sağlık raporu tam bir karmaşa oldu benim için. Brezilya dizilerini aratmayacak derecede, karmaşa var bu sağlık raporunda. Anlatayım efendim yaşadıklarımı. İlk önce devlet hastanesine gittim. Göğüs hastalıkları uzmanından alabileceğimi söylediler, sağlık raporunu. Girdim içeri, ''işe girmek için sağlık raporu alacağım'' dedim. Kendilerinin veremeyeceğini, aile hekimimden alabileceğimi söylediler. Vakit kaybetmeden aile hekimimin yanına gittim ve ''işe giriş için sağlık raporu almak istediğimi'' söyledim. Nerede çalışacağımı sordular ve bende A101 de başlayacağımı belirttim. (Yeni kanuna göre, sağlık raporunu ne maksatlı ve nerde kul

Yeniden Çalışmaya Başlıyorum

Resim
Yaklaşık 2.5 aylık işsizliğin ardından, çalışmaya başlıycam. Daha önceki yazımda şuradan ulaşabilirsiniz. İşsiz kaldığımı ve petrol şirketinin birinden ahlaksız bir iş teklifi aldığımı yazmıştım. Bu başlıycağım iş nispeten daha iyi diyebilirirz. Daha öncede market tecrübem olmuştu, (perakende sektörü ne kadar da zor olsa ve insanı yıldırsada) askerden önce biraz çalışmıtım. Çok fazla bir beklentim olmasada, günümüz şartlarında iyi bir iş olacağını düşünüyorum. A101 hakkında pek fikrim yok. İnternet üzerinde pek olumlu yorumlar okumasamda, ''hayırlısı'' diyerek çıkıyorum yola. Zamanla tecrübelerimi aktarmayı düşünüyorum. Şu günlerde parasız kalmaktan çok daha iyi olacağını düşündüğüm içinde, başvuru yaptım ve mülakat sonrası bir kaç güne başlayabileceğimi söylediler. İş nedeniyle, belki biraz blog performansım düşebilir. Kusura bakmassınız artık. (Arayı uzatmamaya çalışırım :) ) Bana söylenen çalışma şartları: Asgari ücretin biraz üzerinde maaş. (primlere f

Tek Suçlu Teknolojimi

Resim
Yıllarca teknolojiyi eleştirdik, korktuk, zararlarını anlattık, faydalarından bahsettik. Bilerek veya bilmeyerek, hemen hepimiz bu konu üzerine mutlaka bir yorum yaptık. Bilmeyenler, bilinmeyenden korktu, eleştirdi. Bilenler başımıza açacağı işlerden tedirgin oldu. Faydaları ve hayatımıza kattıkları şüphesiz bir gerçek, ama hayatımızdan çaldıklarıda bir hayli fazla. Teknoloji sever ve kullanır biri olarak, bu yazıyı yazmak beni kendimle çeliştirdi. Hemen her çıkan ürüne atlayıp almasamda, mutlaka inceleme fırsatı bulurum ve konu hakkındaki merakımı bir şekilde gideririm. Hayatıma artı katması yönünde kullanır, kimi zamanda eğlence amaçlı kullanırım. Teknolojiden ve getirdiklerinden gayet memnunum, ama bugün izlediğim video beni en baştan düşünmeye sevk etti. Gerçekten bu kadar bağımlımıyız. Hayatımızı gerçekten bu kadar etkilemesi gerekiyor mu? Yıllar yılı icatlar yapılmış, kullanılmış. Yapılan icatları doğru kullanan da olmuş, çevirip kötüye kullananda. Teknolojide galiba, tam

Agar.io Yeni Efsane Oyun Yolda

Resim
Bugün fark ettiğim ve saatlerdir oynadığım oyunu, sizlere tanıtmak istedim. Normalde, her şeyi paylaşıp bloğu çakma haber sitelerine çevirme gibi girişimlerden, mümkün mertebe uzak dururum. Ama bu oyun, gerçekten denenmeli. Oyunun mantığı oldukça basit. Büyük balık, küçük balığı yer. Oyuna kayıt olmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Genelde bir kopyalama işi yaparken, bilgisayar başında bir işi beklerken veya tamamen zevkine açıp oynayabileceğiniz bir oyun. agar.io adresine girdiğimizde, yandaki gibi bir ekran karşılıyor bizleri. Buradan nick name kısmına, istediğimiz nick'i belirleyebiliyoruz. Yada erth, mars, cia, turkey gibi nicklerle, oyuna atanmış özel görselleri olan karakterlerle oynayabilirsiniz. Mouse'la kontrol ediyoruz. İlk başta, yerdeki ufak kırıntıları toplayarak büyüyoruz. Biraz büyüdükten sonra, kendimizden küçükleri avlamaya başlıyoruz. Space (boşluk) tuşu ile, büyüklüğümüzün yarısı kada bölünüyor ve ileri sıçrıyoruz. ''w'' tuşu ile de

Akşam Yatmaz Sabah Kalmaz

Resim
Uzun süredir ''akşam yatmaz, sabah kalkmaz'' modundayım. İşsizliğin verdiği sıkıntıdan olsa gerek, gece boyu oturur oldum. Üzerimde bir üşengeçlik ve isteksizlik. Bilgisayar başında monoton bir hayatla devam ediyorum yaşamıma. Geceleri oturmak, sanki daha zevkli geliyor artık. Gündüzleri daha bir sıkılıyorum. Zaman kavramını da, artık günün döngüsüne göre anlıyorum. Epeydir saate bakmıyorum. Planımda yok. Bazen, canım isterse bahçeyle uğraşıyorum. Kahvaltım, milletin akşam yemeği yediği saatte oluyor genelde. Gece camdan dışarı bakıp, yanan ışık göremeyince daha bir yanlız hissediyorum kendimi. Sanki bir ışık yansa, bana eşlik edecekmiş gibi geliyor. Bu aralar böyleyim işte. Hayatta neden sonuç ilişkisine giriyorum. Nedenlerle sonuçları kıyaslıyorum. Sonrada işin içinden çıkamayıp, boş veriyorum. Galiba bu aralar, bir çok şeyi boş veriyorum. İçimde, anlamını bilemediğim bir huzurluzluk, sürekli sıkıştırıyor göğüs kafesimi. Ben sıkılıyorum galiba. Ama hala um

Haber Olsunda Ne Olursa Olsun

Resim
Geçenlerde internette dolaşırken gördüm videoyu. Kısa bir videoda, spikerimiz hijyen bilgileri veriyor bizlere. 1 dakika 24 saniyede, nasıl sağlıklı yaşanacağını bir çırpıda soluksuz anlatı verdi bizlere. Sonuna da güzel bir (niyetini belli eden.) tavsiyede bulundu. Show tv gibi bir ulusal kanalın, kaynaksız, delilsiz sırf reklam için yapılmış bu sözde haberini, bende kendi medyamdan (bloğumdan) eleştirme ve hatta kınama hakkını kendimde buldum. Önceden yalandan da olsa, birilerine beyaz önlük giydirir doktor ağzından verirlerdi bu istatistik bilgilerini. Artık bunada gerek kalmamış galiba. Spiker ablamızda bilim insanımıdır (işsiz kaldı spikerlik yapıyor, yazıık) nedir anlamadım gitti. Saniyeler içerisinde nasıl tespit ettide o rakamları birden sıralayıverdi. İddalarıda çok çarpıcı. Neymiş efendim, ''bulaşık süngerlerinde, klozet kapağının üzerinde bulunan bakerilerden 200.000 kat daha fazla bakteri varmış''. Bulaşık süngeri o ya. Hani her bulaşık yıkarken, üzer

Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Resim
Araç kullanırken telefonla konuşmayın, hayatı susturmayın! Çünkü Trafik Hayattır! Hayatımızın en önemli unsuru haline gelen trafik güvenliği konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen ve örnek uygulamalar geliştiren Trafik Hayattır platformu iletişim faaliyetlerine ara vermeden devam ediyor. Toplumsal sorumluluk alanı içerisinde trafik güvenliğine öncelikli olarak önem veren D oğuş Otomotiv, Trafik Hayattır ile trafikte saygı kültürünü yaygınlaştırmayı hedefliyor. Trafik güvenliği konusunda Türkiye’nin en istikrarlı kurumsal sorumluluk markası haline gelen Trafik Hayattır platformu 10 yılı aşkın süredir, çeşitli bilinçlendirme projelerini başarıyla yürütüyor. Trafik güvenliğini ve yaya güvenliğini sağlamada en önemli unsurlardan cep telefonu kullanımına, farklı projeleriyle dikkat çeken Trafik Hayattır platformu , yeni bir animasyon yaparak ‘araba kullanırken cep telefonu ile konuşmanın’ dikkat dağınıklığına sebep olduğunu vurguluyor. Cep telefonu kullanımı her geçen gün

İş Var Biz Beğenmiyoruz

Resim
İki, üç aydır işsizim sevgili dostlar. Ülkemizin ve hatta dünyanın, başlıca sorunlarında biri olan işsizlik, benimde başımda. ''İşsizlik yok, iş beğendiremiyoruz'' deselerde, kocaman bir yalan olduğunu haykırıyorum buradan. Geçenlerde yaşadığım yerdeki petreollerden birinde, eleman arandığını duydum. İşsizliğin verdiği huzursuzluktan kurtulmak için, hemen babamıda yanıma alıp gittim. (İlçede herkes birbirini tanıdığı için, babamla gittim.) Petrol sahibi ile sözde, mülakata başladık. Konuşmaları aynen yazıyorum. Kısa bir selamlaşmadan sonra başladık mülakatımıza. +İş içinmi geldin. ( ilk soru, en can alıcısı oldu benim için. ) -Niyetim çalışmak, Allah nasip ederse. +Daha önce nerede çalıştın? -Kendi atolyemizde, ( sezon bittiği için iş arıyorum ) Falanca avmde dedim. Kısa bir hmmlamadan ve kasılmadan sonra. +Ne mezunusun? -Lise. +Hangi lise? ( Tıp öğrencisiyim, rahat battı doktorluğu bıraktım pompacı olacağım. ) -Açık öğretim lisesi. +Askerliğini yap

Zorla Güzellik Olmuyor Be Kardeşim

Resim
ALLAH'ım, hakkı hak bilip hakka ittiba edenlerden, batılı da batıl bilip, batıldan içtinab edenlerden eylesin bizleri. Belki yapılan bir çok şeye göz yumabiliyorum, ama konu insanların manevi duygularından çıkar elde etmeye gelince, tahammül edemiyorum. Daha önce facebook konusundaki sıkıntılarımı yazmıştım, ama artık bu son noktaya getirdi beni. Sırf sayfalarının beğeni ve paylaşım sayısını arttırmak için, insanları zan altında bırakan ve bunu sanki dinin gereklerindenmiş gibi gösteren insanlardan, nefret ediyorum. Geçenlerde denk geldim yine. Photoshop eseri bir fotoğrafın üzerine ''Allah rızası için bir kere paylaş'' yazmış. Fotoğrafın photoshoplu olduğunu biliyorum. Adam, Allah rızası demiş. Paylaşsam içimden gelmiyor. Paylaşmasam olmuyor. Paylaşmadım ama. Acaba günahı kimin boynuna. Hayır yorumlara bakıyorum, bir müslüman çıkıpta şu yaptığım eleştiriyi oraya yazmıyor.Demiyorki, kardeşim sanane benim beğenimden, sanane benim Allah sevgimden demiyor. Heps

Bloglovin Blog Takip Etme ve Bulunmayan Blogları Ekleme

Resim
Uzun zamandır takip ettiğim blogların, hepsini bir yerde toplu şekilde takip etmek istiyordum. Derken önüme bloglovin çıktı. Kullanımı kolay olması beni cezbetti ve üye oldum. takip ettiğim blogları buraya aktarırken, aklıma kendi blogumu da bu platforma eklemek geldi. Kendi blogumu eklemek için arattığımda, beni bulamadı. Tabi canım sıkıldı. Derken google a bir baktım, orda da konu hakkında pek tatmin edici bir cevap bulamadım ve aramalarım sonucu kendim çözdüm. İsterseniz nasıl yapılara geçelim. Kayıt olmak: bloglovin 'e tıklıyoruz ve gelen ekrana kayıt olmak için kullanmak istediğimiz kullanıcı adı, mail adresi ve şifre yazıyoruz ve sign up a tıklıyoruz. Kısa bir süre sonra mail adresinize, doğrulama maili geliyor. Gelen maile tıklayıp, hesabımızı doğruluyoruz. Hesabınızı deoğruladıktan sonra, takip etmek için, üç tane blog seçmenizi istiyor. (Seçmenizde sıkıntı yok, daha sonra silebiliyorsunuz.) Seçiyor ve devam ediyoruz. Bloglovin mobil uygulamasını kullanmanı

Seo İçin Değil Kendin İçin Yaz

Resim
Eski bir yazar değilim ancak eski, hatta yıllanmış bir okurum. Blogların nefes almaya başladığı zamanlar başlamıştım, takip etmeye. 2008-2010 yıllarıydı sanırım. O zamanlar yazanlar, beklentisiz ve kendince yazar, okuyucuyu sıkmazdı. Daha seo nun ve reklamların, bu kadar piyasaya yerleşmediği yıllardı galiba. İnsanlar başlarından geçenleri, yaşadıklarını, gündemde olanları, sevdiklerini, hayallerini yazardı, ama en önemlisi kendisini yazardı kendince. Doğaldı, şimdilerde meşhur olan ''organikti'' yani. Ben ozamanlar görmezdim, ''seo uyumlu makale nasıl yazılır'', ''seo uyumlu başlık nasıl atılır'', ''organik hit nasıl kazanılır'' gibi saçma sapan konularla ilgilenmezlerdi. Yada bloglarına alakasız ve neydiği belirsiz reklamlarla doldurmazlardı. Yazarlardı ve okurlardı. Bloglarını ev, diğer blogları komşu görürlerdi ve yorum atmakta onlar için misafirliğe gitmek demekti. Şimdi onlar yok. Eskilerden, pek kimse kalmamış.

Soma Faciası Yıl Dönümü

Resim
Türkiye gibi gündem zengini bir ülekede, basın ''soma faciasını'' hatırladı bugün. Genelde en büyük yasımız, 3 gün olur ama soma'nın üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen, yıl dönümünde tekrar hatırladık ve 13 mayıs 2015 in gündemi soma oldu. Tekrar o günki gibi ailelerle görüşüldü. 301 şehit madencinin aileleriyle röportajlar yapıldı ve acıları bizlere yansıtıldı. Unutulacak gibi değildi, 301 kişi ve geride kalan 400 küsür insanın acı dolu hayatı yine bizleri üzdü. Yapılan haberleri izlerken, insan kendini zor tutuyor. Yorumsuz olarak yayınlanan haberlere, sadece Allah yar ve yardımcıları olsun diye biliyoruz. Haberlerde bizleri daha çok üzen bir nokta ise, denetim ve güvenlik tedbirlerinde hiç bir değişiklik olmaması oldu. İşsiz kalan o insanların, tekrar birer birer ölüm çukuruna inmeleri çaresizliğin resmini çizdi bizlere. Her ne kadar bir müslüman olarak kaza ve kadere inansakta, soma'da tedbirsizlik yüzünden 301 madencimiz bile bile ölüme terk edildi.

Nitekim Kenan EVREN Öldü

Resim
Bugün görsel, yazılı ve sosyal medyanın gündeminde olan Kenan EVREN öldü konusunu, bende elimden geldiğince takip ettim. Uzun zamandır yaptıklarıyla pek çok tartışmaya konu oldu. Uzun uzadıya siyaset programlarında yaptıkları eleştirildi, tartışıldı, filmleri ve belgeselleri çekildi. Son zamanlar da hakkında dava açıldı. Müebbet hapis cezası aldı ve rütbesi 'er' sınıfına düşürüldü. Bunları zaten herkes biliyor. Bugün ölmesinin ardından, kimileri rahmet okurken, kimileri beddua etti. Peki hangi kesim haklıydı. Rahmet okumak mı gerekiyor du, yoksa beddua etmek mi. Ben 1992 doğumlu biri olarak, 80 darbesini yaşamadım ve bilmiyorum. Aslına bakarsanız ben Türkiye'nin yakın tarihini de bilmiyorum. Çünkü o kadar karışık ve o kadar taraflı ki, doğruyu bulmakta zorlanıyorum ve kafam karışıyor. Ortada net deliller yok. Hep karanlık ve derin mevzular dönüyor. O yüzden ben yaşadığım ülkenin yakın tarihini bilmiyorum. Dediğim gibi 80 darbesini de yaşamadığımdan dolayı, net bir bilg

Annelerimizin Günü

Resim
Her canlı sever yavrusunu, ana bir başkadır ama. Önce hayalini kurar, sonra daha ortada olmayan yavrusu için hazırlık yapar. Emek emek, ilmek ilmek işler motifini ve sevgisini daha doğmamış, piyasada olmayan yavrusu için ördüğü örgüsüne. Taşır 9 ay bebeğini acılı ve zor bir zevkle. Merak eder neye benzediğini, göremeden benzetir gördüğü bebeklere. Sever her gördüğü bebeği, sanki karnindakini severmişcesine. Daha gelmeden dünyaya hazır eder herşeyini. Gece, gündüz demez bekler başını, varmı ki bi derdi diye. Yaşar onla yeniden hayatı. Sevinçleride birdir, üzüntüleride. Ne de olsa canıdır, kollar her anını. Kimse sevemez onun sevdiği kadar, küçüğüdür onun, yaşı kemale ersede yavrusunun. Kimse büyümez annesinin gözünde. Hala doğum sonrası, çığlık atan miniksindir gözünde. Kabullenmez geçen zamanı, korkar belki. Paylaşmaktan ve belki de unutlmaktan. Anadır o, eli hamur üstü toprak kokan. Anadır o, hayatını hayatına adayan iyiki varsınız, inşallah hep bizimle olursunuz. T

Facebook Çıkmazı

Resim
Uzun zamandır gel gitler yaşıyorum facebook hakkında. Acaba var olan hesabımı kapatıp, şişimi indirsem mi diye. İlk çıktığı günden beri bir türlü alışamadım ve etkinde kullanmıyorum. Ara sıra ne var ne yok diye bakıyorum, onda da paylaşımları görünce şişiyorum. Her kesimden insan olduğu aşikar, ancak iyice cılkı çıktı be kardeşim. Mahalle dedikodularının yapıldığı platform haline geldi iyice. Yan yana oturan ana kızın birbirini sevdiği, iltifatllar yağdırdığı vıcık vıcık yılışık bir yer oldu. Mahalle baskısı da arttı gibime geliyor. Aaaa ayıp, öyle paylaşım mı olur, şunun kızı şunun oğlunu dürttü, bu bunu niye beğendi gibi saçma salak lafların dolaşması da soğutuyor beni. İnsanların, çok farklı amaçlarla kullanır hale geldiği, sözde sosyal medya iyice uzaklaştırıyor beni kendinden. Zaten alışamadım, bu tür safsatalar sıkıyor ve geriyor arkadaş. Ayrıca beni tav eden bir diğer facebook furyası da, hani bilmem kaç kere paylaşmassan bela yakanı bırakmasın, müslümansan beğen, Türks

Zeki ALASYA Öldü Ama Rahat Edemedi

Resim
Bugün, ciddi manada sanat camiasının önemli isimlerinden biri, Zeki ALASYA vefat etti. Ben ve belkide benim gibi bir çok insan küçükken onu Metin AKPINAR'la kardeş sanmıştır. Birbiriyle çok uyumlu ve başarılı iki usta isim. İnsanların yüzünü güldürmeyi başarmış nadir insanlardan. Türk tiyatro ve sinemasına gerçekten emek vermiş ve belli bi noktaya taşımayı başarmış nice güzel insanlardan birisi. Galiba herkes en az bir filmini izlemiştir. İzlemediyse de bence hemen en az birini izlemeli. Devekuşu kabare gibi tiyatrolarıda izlemeye değerdir, benim nezlimde. Benim açımdan, benim gözümden Zeki ALASYA böyle bir insandı ve ben arkasından Rahmet diliyorum. Ancak ölümünden sonra, rahmet dileyenler gibi bir çok insan dinsizlikle, masonlukla ve buna benzer söylemlerle daha mezara konmadan kemiklerini sızlattılar. Bu zamana kadar sizi güldüren bir sanatçıyı, nede çabuk harcayıp bitirdiniz. Daha düne kadar, 7 den 70 her filmine kahkaha atarak izliyordunuz. Ayrıca Zeki ALASYA'nın kendi

İhtiyaç Yaratmak

Resim
Zaman kavramı yada sistem artık siz ona ne diyorsaniz. Hani insanları gittikçe robotlaştıran, birey olmaktan çıkartıp nesne olmaya sürükleyen olgu. Tamam tamam konuya geliyorum. Son zamanlarda dikkatimi çeken tüketim çılgınlığı. İnsanların ihtiyaçları dışında harcama yapması veya yapması gerektiğini düşünmesi. Özenti, yarış, ego derken insanlar neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu anlayamaz olması. Tabi bunları körükleyen reklamlar bilinç altımızı ele geçirmiş durumda. Var olandan bir daha almak, hiç işimize yaramayacakken ucuz diye almak, işimizi görürken bize yeterken sırf onda daha iyisi var diye onunkinden almak, falanca marka şunu çıkarmış mutlaka almak lazım derken, insanlar okadar çok almaya başlıyor ki bir süre sonra bunları ne akla hizmet almışım demeye basliyor.  Özellikle de gözleri zor gören tuş kilidini açamayan amcalarda malum marka akıllı telefonları görünce uzuluyorum. Hem hakkını veremediği teknolojiye, hem amcanın haline. Adam bi havayla çıkarıyor cebind

Samimi Bir Başlangıç

Resim
Blog açıpta ''hello world'' yada ''merhaba dünya'' yazmadan başlamayan yoktur herhalde. Artık bu işin rajonu haline gelmiş, meşhur ilk yazımı yazmak için kıvrandığımın farkındasınızdır herhalde. Bir çok insanda olduğu gibi benim içinde, ilk başlangıç hiçte kolay olmuyor. Nedense bu ilk yazılar beni oldukça geriyor.  Kısaca kendimi tanıtmak gerekirse ''kedidedi'' olarak bilinmek istiyorum ve bu nick'in arkasına saklanıyorum. Hani bazen demek istediklerinizi diyemez, bir başkasının ağzından söylersinizya. İşte bende tüm suçu, kedinin üzerine atıyorum. Yaşım 23, evliyim ve askerliğimi yaptım. :) Askere gitmeden önce bir blog denemem daha oldu, ancak vakitsizlik ve askerlik nedeniyle araya kaynadı ve yalan oldu. Bu blogda içimi döküp, hayatımı arşivlemek istiyorum. Kendime yetecek düzeyde web ve kod bilgim var ve hala öğrenmeye devam ediyorum. Öğrendikçe sizlerle de paylaşmayı planlıyorum.  Beni neden takip edesiniz? İçten bir yazı