Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşamaya Çalışıyorum

Resim
  Son yazıyı yazalı epey bir zaman olmuş. İşten güçten kafamı kaldıramadım bir türlü. Yaz sezonu olduğu için ve hiç bir iş yerinde de eleman tam olmadığı için, bir birimizi idare etmek zorunda kaldık. Nefret ediyorum insanların emeğini sömüren, bu tip iş yerlerinden veya dinazorlaşmış kurumlardan. Ne demek eleman eksik, ne demek bir birimizi idare edelim. Ben buraya senin işlerin yürüsün, seni idare edeyim diye mi geliyorum. Bu nasıl bir yüzsüzlük, nasıl bir pişkinlik, nasıl bir utanmazlık. Geçimimi sağlamak için, isteyerek gelmediğim dünyada, sırf hayatımı devam ettirebilmek için geliyorum o iş yerine. Hoş senin verdiğin 3 kuruşla devam da etmiyor ya o hayat, işte birde seni idare edeyim. Aman sen çok kazan, işlerin bozulmasın. Yaşamaya yüzüm yok zaten de, bu memlekette hiç yaşayasım gelmiyor arkadaş. Nerede toplama, süprüntü, elek altı insan varsa, bu coğrafya ya toplanmış. Mikrop yuvası resmen.   Hoş hali hazırda çalışmayı seven bir insan değilim ama böyle emeğim gasp edilince de, g

Yazan İnsan Psikolojisi

Resim
Salâh BİRSEL Bugün takip ettiğim bloğları dolaşırken, evrengünlüğü n'de, güzel bir yazıya denk geldim. Günlük tutma ve blog yazmayla alakalı bir yazıydı. Salâh BİRSEL'in tuttuğu günlüklerden bahsediyordu. Yazarın, yazdığı dönemde, benimle aynı duyguları yaşamış olduğunu farkettim. Yazdığı yazıların önemsiz, değersiz olduğu hissine kapıldığını ve bunları kim neden okusun ki dediğini gördüm. Herhalde, sadece bana da olmuyor, yazan hemen herkese oluyor bu duygu. Yazının devamında, yazarın yanıldığını gösteren en önemli etken, hâlâ birilerinin okumaya devam ettiği.  Aslına bakacak olursak, benim yazdığım gündelik yazıları veya düşünceleri kim ne yapsın diyorum zaman zaman. Hatta sırf bu his yüzünden, uzun bir dönem yazmayı bırakmışlığımda var. Tekrar dönmemin sebebi de kimse okumasada, bu yazıların bana, ilerde rehber olacağı düşüncesi. Tecrübeleri aktarmak bir bakıma yada kafamın içinde dolaşıp duran düşünceleri, buraya bağlayıp kurtulmak. Belki benim yazılarım, Salâh BİRSEL'i

Web Siteleri İçinde Raporlama Özelliği Gelmeli

Resim
Uzun zamandır canımı sıkan bir konu bu. Google'da, bi konu hakkında arama yapıyorum. Çıkan sonuçların çoğu, clickbait (tık tuzağı). Özellikle güncel konularda, bir haber araştırırken, sorduğum soruyu site tekrar bana soruyor. İstediğim içeriğe ulaşmak için, kırk takla atıyorum ve sonuç olarak ne araştırdığımı unutarak siteden çıkıyorum. Bu düzenbazlığı, özellikle haber siteleri çok yapıyor. Benim isteğim, facebook, youtube gibi platformlarda, hali hazırda var olan bildir/raporla özelliğinin, google'a da getirilmesi. Bir site, böyle spam içerik yapıyorsa bunu bildirelim ve indekslenmesin google'da. Yada sadece o içerik, aramalarda gerilere atılsın. 

Hayat Mutsuz Olmak İçin Çok Kısa

Resim
Bu diyalog nerdeyse hayat felsefem haline geldi diyebilirim. Dönüp bakıyorumda kendime, ne çok şeyi kafaya takmışım ben. Kendimi mutsuz etmek için, çırpınmışım adeta. Oysa hayat üzülmek için, ne kadar da kısa. Totalde yaşayacağımız zaten, en baba 50-60 sene. Sadece 1 kere geliyoruz bu dünyaya. Saçma sapan insanları, gereksiz konuları, insanların bi tarafından uydurduğu kuralları ne çok önemsemişim. Diğer insanların, hayatım ve hakkımda düşüncelerini, sözlerini ne çok önemsemişim. Hatta, hakkımda karar vermelerine bile göz yummuş, kabullenmişim. Oysa bu hayat benim. Doğrularıyla, yanlışlarıyla benim hayatım. Kendi yanlışlarımı yapma özgürlüğüm olmalı. Kimene benim özelimden, benim yaşantımdan dememişim hiç.

Gta V İçimde Ukte Kaldı

Resim
Oldum olası, gta serisinin yeri bende ayrı. Bu seriye Gta 3 le başladım. Gta 3 oynadığım dönemlerde, bu oyuna en yakın "middown madness" vardı. Aradaki farkı anlatmama gerek bile yok. Sonrasında vice city, san andreas derken, seri aldı başını gitti.   Vice city çıktığında, İntel Celoron 600 işlemcili, ilk bilgisayarımı almıştım. Vice city'i dondura dondura oynuyordum. Ufak tefek parça yükseltmeleriyle, oynanır bi hale getirmiştim. Sonrasında San Andreas çıktı ki, aklımız başımızdan gitti. Kocaman bi harita, şişmanlayıp zayıflayan, yüzebilen bir karakter. Hemen her şeyi yapabildiğin, bi açık dünya oyunu. Tabi benim bilgisayar, yine kaldırmıyor. Hemen bi bilgisayar toplama girişimi ve san andreas dünyasındayım. 

Hobi Odam Olsa (Hayaller)

Resim
 Şu sıralar pek mümkün olamasada, kendime özel bi hobi odam olsun istiyorum. Haylini kurduğum o bilgisayar, güzel bi ses sistemi, direksiyon seti, güzel bi oyuncu koltuğu ve sıralı dizilmiş monitörlerin olduğu, benden başkasının girmeyeceği bi hobi odası yada biz ona kaçış noktası diyelim.  Sıkılınca, sinirlenice veya işten gelince bi kaç saat yalnız kalıp, günün yorgunluğunu atacağım bi oda olsun. Öyle çok büyük bi oda da değil hani. Bi balkon kadar yer yeter bana. Ses yalıtımı olsa mesela o oda da. Yüksek sesle müzik dinlemeyi severim. Bakarsın sessiz bi şekilde, rahatlatıcı bi fon müziğiyle roman okumaya girerim. Güzel bi sallanan koltukta lazım cam kenarına. Işık alan bi oda lazım bana. Her tarafı cam olsun mesela. Kalın perdeler takarım, ihtiyaç olduğunda onları çekerim ama genelde güneş girsin içeriye, aydınlık olsun odam. 

Yeniden Hayal Kurmaya Başlamak

Resim
Çok uzun zamandır, hiç hayal kurmadığımı farkettim. Oysa hayal kurmak, ekmek aş gibiymiş. İnsan nasıl yemeden, içmeden yaşayamıyorsa, hayalsiz hedefsizde yaşayamıyormuş. Ben hayata o kadar kaptırmışım ki kendimi, hayallerimden ve hayal kurmaktan vazgeçmişim. Çok uzun zamandır, kendime hiç vakit ayırmıyorum. Bir hobim yok mesela. Sıkılıp, bunalınca kendimi deşarj edeceğim bir aktivitem yok. Bom boş robot gibi yaşıyorum. Günler gelip gelip geçiyor, ömürden çalıyorum adeta.   Aslında hayallerden uzaklaşmam, sürekli mutluluğu yarınlara ertelememden kaynaklandı. Şimdi sırası  değil, ilerde, daha sonra derken tamamen unuttum ben yaşamayı, mutlu olmayı. Bu aslında birazda küçüklüğümden geliyor herhalde. Küçükkende eşyalarıma, en sevdiğim oyuncaklarıma kıyamaz, hep yarınlara saklardım.  Hiç unutmam, bi tane pastel boya hediye gelmişti kardeşimle bana. Kardeşim, o boyaları gelir gelmez kullanmaya başlamış, tadını çıkartmıştı. Ben o kadar çok sevmiştim ki, yiyesim geliyordu. Öyle hoşuma gitmişti

Başımdan Geçenler Artık Düzeliyorum

Resim
Bundan bir ay öncesine kadar, yaşamaktan zerre zevk almaz duruma gelmiştim. Hayat ruhumu sıkıyor, ne yapsam keyif alamıyordum. Bırak küçük şeylerden mutlu olmayı, önüme ne serilse keyif almıyor sürekli bunalıyordum. Hayatın koşturmacasına öyle kapılmış, monoton hayata öyle kapılmıştım ki artık çevremi hatta gözümün önünü göremez duruma gelmiştim. Sürekli ya gelecek kaygısı çekiyor yada geçmişteki sorunlara saplanıp kalıyordum. İyice içine kapanık, sessiz ruh gibi bi insan olmuştum.

En Garip Bayram

Resim
    Koskoca Ramazan ayı bitti. 30 gün nasıl geldi nasıl geçti hayret doğrusu. Allah tekrarına kavuştursun inşallah. Herkesin ramazan bayramını kutlarım bu vesileyle. Normalde bayram gezmelerinden falan sıkılıp, bunalan bir insan olarak. Bu bayram, koronadan dolayı oldukça sakin, hatta bomboş geçiyor. Demek ki bu tip günler, hayata önem katıyormuş. Normalde benim bugün gezmekten yorulup, sokranmaya başlamam lazımdı. Halbu ki şuan bu kadar sakin geçmesinden dolayı, bi burukluk hissediyorum. Bu günün, diğer günlerden hiç bir farkı yok. Sıradan bir gün. 

Korona Günlerinde Maziye Bakış Durum Değerlendimesi

Resim
          Bakıyorumda iş hayatım konusunda, 5 yılda çokta bişey değişmemiş. Meslek olarak bir sürü farklı iş yaptım ama işsiz, boşta kalma konusunda çok bişey değişmemiş hayatımda. Yine şu yazım da ki gibi olmuşum. Her ne kadar yılımı dolduramadan yeni bir işe başlıyor olsamda, bu sefer benlik bişey yok. Tamamen Korona'nın suçu. Hem teoride işsizde sayılmam, ücretsiz izne çıkarıldım.  O dönemler işsizlik sadece benim sorunum gibi geliyordu bana ve kendimi çok suçluyordum. Çocuk doğacak, ben işsizim o çocuğa nasıl bakacam, ben niye işsizim diye kendi kendimi kahrediyordum. Oysa işsizlik dünyanın sorunuymuş. Sadece biraz sabretmek gerekiyormuş. Kendimi boş yere hırpalamışım.

Kedi Geri Döndü

Resim
      Kedi geri döndü. Bakıyorum da aradan tam 5 koca yıl geçmiş. Hayatımda bir sürü şey değişmiş. Anlatacak yazacak dünya kadar olay yaşanmış, birikmiş. Bu bloğu açtığımda kişisel olacağını, kendim için yazacağımı söylemiştim. Kararım o yöndeydi ama uyamadım bu dediğime. Bi süre yazmaya çalıştım sonra dikkatimi başka şeylere verdim ve en sonunda soğuyup bıraktım. Yanlış yapmışım, şuan ki tecrübemle yanlış yaptığımı farkediyorum. İşin aslı, tekrar yazmama sebep olan yine kedidedi'nin kendisi. Gezerken internette karşıma çıktı, ansızın. Nostalji yapmaya girdiğimde, yazdıklarıma baktım. Özellikle kişisel yazılarıma bakınca, o zamanlar yaşadıklarımı tekrar hissettim ve yazmanın gerçekten çok önemli olduğunu, insanın unuttuğu duyguları, hisleri yeniden yaşattığını farkettim. 

İnternetten Ramazan Kolisi Göndermek!

Resim
Covid-19 sebebiyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte de salgın ve karantina durumları yaşanmış olsa da ulaşım ve iletişimin oldukça geliştiği teknoloji çağında, problemler de çözümler de farklılık gösteriyor.  Bu duruma bir örnek vermem gerekirse; Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine erzak dağıtan hayırseverler, karantina dolayısıyla dışarı çıkamasalar da online imkanlar sayesinde evlerinden tek tıkla sipariş vererek gönüllerinden geçen yardımı ulaştırabiliyorlar. Çağın sıkıntıları kadar getirilerini de düşününce, "nerede o eski Ramazanlar" demeye de açıkçası pek dilim varmıyor.    Salgın Zamanı Ramazan Yardımı Vekiliniz Avansas Kendi araçları ve personelleriyle birçok ilde 1 iş gününde teslimat yapabilen Avansas, olağanüstü koşullara hızla uyum sağladı. Gönülden gönüle giden Ramazan kolilerinin manevi önemini bilen güler yüzlü Avansas personelleri tarafından, tüm hijyen önlemleri alınarak hizmet verilmesine çok sevindiğimi söyleyebilirim