Uzun zamandır aklımda, buralardan gitmek, yaşadığım yeri değiştirmek var. Öyle bunaldım, sıkıldım gibi bi şey değil bu. Ciddi ciddi üzerinde düşünüp, hayal kurduğum bir hedef. Belkide ileriye dönük, en büyük hedefim diyebilirim. Uzun zamandır yaşadığım hayatı sorguluyorum. Yaşantımdaki, eksiklikleri gözlemliyorum. Bilinç altımda, derinlerde bi yerde, sürekli kendimi, diğer insanların, başka ülkelerin yaşantısıyla kıyasladığımı fark ettim. Aklımda, Avrupa'ya yerleşmek var. Hatta, güzel bir İskandinav ülkesinde yaşamak var. Dünyanın başka bir ucunda, yeni bir hayat, yeni bir başlangıç fikri. Oldukça zor ve cesaret isteyen bir karar. Tüm cesaretimi toplayıp bu kararı aldım.
Bu düşünceye kapılmamın altında yatan, bir çok etken var. Başlıca etkenlerden biride, koca bir kısır döngünün içinde, hapis olmam yatıyor. Bakıyorum şöyle halime, çalışıyorum, yiyorum, içiyorum ve tekrar çalışıyorum. Sosyallik, hobi, ihtiyaçlar nerdeyse, hiç birini karşılamaya yetmiyor aldığım para. Resmen, çalışmak için yaşıyorum. Oysa Avrupa'da yaşayan bir insan, çalıştığıyla, ihtiyaçlarını, hobilerini karşılıyor ve ileriye dönük, kendine maddi ve manevi tüm yatırımlarını yapabiliyor. Bize göre nispeten daha kaliteli yaşıyorlar. Yedikleriyle, içtikleriyle, giydikleriyle, gezdikleriyle hemen her bakımdan, bizden kaliteli ve lüks yaşıyorlar.
Bizler, başımızı sokacak bi evi almak için ömrümüzü çürütüyoruz. Oysa Avrupa'da ki insan, hali hazırda hayatına devam ederken, tüm ihtiyaçlarını ve zevklerini karşılarken, bir yandan da ileriye dönük yatırımını rahat rahat yapabiliyor. Bu bizim ülkemizde, maalesef pek mümkün değil. Sıradan, asgari ücretle çalışan bir işçi, hayatını devam ettirmek için çalışıyor sadece. Temel ihtiyaçları karşılamak bile, tamamen mümkün olmuyor. Burada kalırsam hiç bir hayal kurmadan, sadece ömür tüketeceğim bu ülkede. Ben artık hayaller kurabileceğim, geleceğimden kaygı çekmeden yaşayabileceğim bir yerde yaşamak istiyorum.
İlk yıllar, baya bi zor olacak. Bi düzen kurabilmek için önce kendim gideceğim. Çoluk çocuk ve eşim Türkiye'de kalmaya devam edecekler. Ben oraya gidip, bi düzen kurduktan sonra, onları da yanımı getireceğim. Baya, gurbetçi olarak gidecem işin özü. Öyle aranılan bi personel olarak falan değil. Vasıfsız, lise mezunu sıradan bir göçmen. Yine günün yarısını çalışarak geçirecek ama aynı zamanda, alım gücü artmış bir insan olarak devam edeceğim hayatıma. Eşiminde yanıma gelmesiyle, eve giren çift maaşın gücünü kullanarak, hayat kalitemizi biraz daha ileri taşıyacağımızı düşünüyorum. En önemlisi de çocukların, devlet güvencesinde okuyup, devletin sosyal imkanlarından yararlanıp, ileriye daha emin adımlarla yürümesini sağlayacağım. En azından benim niyetim bu.
Bu konu hakkında, ara ara devam yazıları yazmayı düşünüyor. İskandinav hayallerimden ve gelişmelerden sizleri de haberdar etmeyi düşünüyorum. Bu yolda Sokrates'in şu sözlerinden cesaret alıyorum:
Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşalar.
Yorumlar
Yorum Gönder